so much for

  1. bu iş burada biter, bu konu için bu kadar yeter, bu iş/düşünce böylece suya düştü.
    Now it's started
    raining; so much for my idea of taking a walk: İşte yağmur başladı, benim yürüyüş yapma düşüncem de suya düştü.
    So much for your promise: Nerede kaldı verdiğin söz!
    So much for this problem, now for the next: Bu soru üzerinde yeteri kadar durduk, şimdi ötekine geçelim.
    So much for his friendship: Onun arkadaşlığı bukadarmış (Ondan başka ne beklenir?).
aşınma ve yıpranma payı olarak falan miktarı düşmek Verb